dizi muptelalari – ydü sözlük – kibris ta bir sözlükcük | artik haber daha yakin
tv yunun insanın üzerindeki köreltici etkisini herkes anlatır ama o anlatanlar evlerinin dizaynını tv yerine göre yaparlar. he tv yi şuraya koyarız ozaman koltuk kitaplık şorda durur gibi.çocuğuna git odana ders çalış diye çemkirir kendi yayılır koltuğa tv seyreder herkes sanki herşeyi bilir ama kimse bildiğiini yapmaz bu müptelalıkta alkol gibi bi başlandımı bırakamaz ama başlamazsada bırakmak gibi derdi olmaz
sınırlıysa güzel şeydir.ertesi gün anlatılır felan.aynı sahnelerden bahsedilip aynı anda ayyyyyyyyy denir.aşırıya kaçmadıkça güzeldir be yav
bütün işlerini dizilere göre ayarlayıp dizinin başlama saatinde tuvalet dahil bütün ihtiyaçlarını karşılamış bi şekilde hazır tv karşısında oturan tiplerdir bkz: 31 olsa çekilmezler
diziler, kitle iletişim araçlarının 2. güçlü etkileri çerçevesinde baktığımızda (1960-1990 lı yıllar) fazlasıyla toplumda insanları etkilemektedir. kendini dizideki karakter yerine koymak (aliye, zerda vs ki bunlar kadınlara önemli bir idol olmaktadır) akabinde dizi mübtelası olmak bu bağlamda vazgeçilmez olmaktadır.
kiÇimiza bırşey batti -i-

her kanalda, kargaların kahvaltı vaktinden gece baygın düşene dek göbek atan veya ekran başında göbek atanları alkışlayan halkım, "ne izlemek isterdiniz?" diye sorulunca, tarih dersi çalışması gerekirken internet sohbetinde yakalanmış çocuk gibi, neredeyse hep bir ağızdan "belgesel" diyor.başka? "dini programlar" ... sonra? "açık oturum ve tartışmalar"...en çok neden rahatsız? "magazin programlarından"....

* * *

milliyet'in geçen haftaki manşetine bakılırsa toplumda "herkes herkesten rahatsız..."açık toplum enstitüsü'nün boğaziçi Üniversitesi'yle birlikte yaptığı araştırmaya göre halkımız özellikle "eşcinsellerden, evlenmeden aynı evde oturan çiftlerden, küpe takmış erkeklerden, açık giyinen kadınlardan" rahatsız...peki en çok izlenen tv programları listesinin başında yer alan magazin programlarında kimler var:eşcinseller... evlenmeden aynı evde oturan çiftler... küpe takmış erkekler... açık giyinen kadınlar..."bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" diye sormaz mısınız?her daim en çok nefret ettiğini izleyen bir kitle görünce, o kitlenin bilinçaltında nefretle özen arasındaki medcezirin kokusunu almaz mısınız?

...

kiÇimiza bır şey batti! -ii-

"hayatta en hakiki mürşit ilimdir" yazısını her okul kapısına asan, sözün sahibine ölesiye tapan bir toplumun 29 mart'ta güneş tutulacak diye deprem beklentisine girmesine, seçimde ya da evlenirken muhatabının dini inançlarını gözetmesine şaşmaz mısınız? fuhuşun, özellikle de çocuk fahişeliğinin patladığı bir ülke yurttaşlarının hep bir ağızdan "namus her şeyden önemlidir" demesi karşısında "peki kim bu çocuklarla yatan?" diye sormaz mısınız? her gün karısını, kızını, annesini dövenlerin hem dayağın cennetten çıkma olduğunu hem cennetin anaların ayağının altında olduğunu söylemesi karşısında bu ikiyüzlülüğe bakakalmaz mısınız?

* * *

rahatsızlık, çoğu kez iktidarsızlığın bir yan etkisidir. hızla değişen dünyada, değişim üzerindeki denetimini yitiren toplum, bir yandan merakla, iştahla değişimi süzerken, öte yandan modern hayatın ne getireceğini bilmemenin kaygısıyla sımsıkı geleneğe tutunuyor.kafa karışıklığını gideren, eski huzurunu garantileyen ortak paydalar arıyor. o yüzden ne kahvaltıda göbek atanlar gerçek türkiye; ne açık giyinenlerden rahatsız olanlar...arada bir yerdeyiz. laiklikle şeriat...teknoloji kullanmayla kuran'a el basma... aşkla tecavüz arasında..."gelenek" diye diye modernliğe, "şeriat" diye diye laikliğe, "aşk" diye diye tecavüze doğru gidiyoruz... derleme can dündar'dan.

(u: baştan sona alıntıdır.)

(u: bazı kelimeleri değiştiremezdim kusura bakmayın artık)
sevdikleri dizileri güncel ve çoğu zaman takıntılı olarak takip eden kişilerdir. bu dizileri orjinal ülkelerinde -ki bu genellikle amerika- yayınlandıklarından en kısa süre sonra izleyebilmek için alarmlarını sabah 4'e, 5'e kurup uyanabilir, genelde o bölümü izledikten sonra iki üç saat de internette ne söylenmiş, ne yorum yapılmış peşinde koşup, bir sonraki bölümün promosunu izlemeden rahat edemezler.

misal, ben. dizi sezonunda bir lost izleyişim var, akıllara ziyan. çayımı demleyip öyle oturuyorum başına, o 42 dakika hemen bitmesin diye durdura durdura, sindire sindire izliyorum. bir sabahın köründe altyazısız, bir de akşam pınar batum çevirisiyle çift dikiş yapıyorum. haftanın neredeyse her gününe bir, iki dizi koydum, hayat bana güzel. sözlükte böyle birkaç yazar daha olsa daha da super olacak.. tamam bu kadar ileri gitmeyin ama izleyin bir şeyler ya.