ergenekon – ydü sözlük – kibris ta bir sözlükcük | artik haber daha yakin
sevgili arkadaslar ergenekon türklerin bir süre izole bir hayat sürdüğü belde 'dir.

(bkz:ergenekon destanı)

bozkurt destani`nin devamidir. hikaye kaldigi yerden devam eder, söyleymis :

türk illerinde türk oku ötmeyen, türk kolu yetmeyen, türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu. bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu. yabancı kavimler birleştiler, türkler'in üzerine yürüdüler. bunun üzerine türkler çadırlarını, sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler. düşman gelince vuruşma da başladı. on gün savaştılar. sonuçta türkler üstün geldi.

bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hanları, beğleri av yerinde toplanıp konuştular. dediler ki: ''türkler'e hile yapmazsak halimiz yaman olur!''

tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar. türkler, "bunların gücü tükendi, kaçıyorlar'' deyip artlarına düştüler. düşman, türkler'i görünce birden döndü. vuruşma başladı. türkler yenildi. düşman, türkler'i öldüre öldüre çadırlarına geldi. Çadırlarını, mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı. büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler.

o çağda türkler'in başında ıl kağan vardı. ıl kağan'ın da birçok oğlu vardı. ancak, bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü. kayı (kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti. ıl kağan'ın bir de tokuz oğuz (dokuz oğuz) adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı. kayı ile tokuz oğuz tutsak olmuşlardı. on gün sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar. türk yurduna döndüler. burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular. oturup düşündüler: ''dört bir yan düşman dolu. dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım.'' sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler.

geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar. bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu.

türkler'in vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar vardı. böyle bir yeri görünce, ulu tanrı'ya şükrettiler. kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler. derisini giydiler. bu ülkeye ''ergenekon'' dediler.

zaman geçti, çağlar aktı; kayı ile tokuz oğuz'un birçok çocukları oldu. kayı'nın çok çocuğu oldu, tokuz oğuz'un daha az oldu. kayı'dan olma çocuklara kayat dediler. tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne tokuzlar dediler, bir bölümüne de türülken. yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar. aradan dört yüz yıl geçti.

dört yüz yıl sonra kendileri ve süreleri o denli çoğaldı ki ergenekon'a sığamaz oldular. Çare bulmak için kurultay topladılar. dediler ki: ''atalarımızdan işittik; ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtla varmış. bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş. dağların arasını araştırıp yol bulalım. göçüp ergenekon'dan çıkalım. ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım.''

türkler, kurultayın bu kararı üzerine, ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar. o zaman bir demirci dedi ki: ''bu dağda bir demir madeni var. yalın kat demire benzer. demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir. gidip demir madenini gördüler. dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odun-kömürle doldurdular. yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular. odun kömürü ateşleyip körüklediler. tanrı'nın yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi. bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu.

sonra gök yeleli bir bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen. bozkurt geldi, türk'ün önünde dikildi, durdu. herkes anladı ki yolu o gösterecek. bozkurt yürüdü; ardından da türk milleti. ve türkler, bozkurt'un önderliğinde, o kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde ergenekon'dan çıktılar.

türkler o günü, o saati iyi bellediler. bu kutsal gün, türkler'in bayramı oldu. her yıl o gün büyük törenler yapılır. bir parça demir ateşte kızdırılır. bu demiri önce türk kağanı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. sonra öteki türk beğleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar.

ergenekon'dan çıktıklarında türkler'in kağanı, kayı han soyundan gelen börteçine (bozkurt) idi. börteçine bütün illere elçiler gönderdi; türkler'in ergenekon'dan çıktıklarını bildirdi. ta ki, eskisi gibi, bütün iller türkler'in buyruğu altına girene kadar. bunu kimi iyi karşıladı, börteçine'yi kağan bildi; kimi iyi karşılamadı, karşı çıktı. karşı çıkanlarla savaşıldı ve türkler hepsini yendiler. türk devleti'ni dört bir yana egemen kıldılar.

söyle bir versiyonunu daha buldum :

göktürkler, tatarlarla yaptiklari savasta yenilmisler, hepsi kirilmis, yalniz ilhan'in ogullarindan kiyan ve nogüz sag kalabilmisti. savastan on gun sonra bir gece atlarina bindiler. Çoluk cocuklarini alarak kactilar. savastan once ordu kurduklari yere geldiler. burada deve, at, okuz ve koyunlari kalmisti, onlari aldilar. biri oburune dedi:

(burada kalsak bir gun olur dusmanlarimiz bizi bulur. baska bir boya gitsek her yanimiz dusmanlarla dolu. en iyisi daglarin arasinda, kimselerin yolu dusmeyecek yerlere gidip oturalim.)

buna karar verdiler, surulerini onlerine kattilar, daglara yuruduler.bir disi geyik gorduler. arkasindan gittiler. geyik bunlari daglarin uzerinden duz bir yere goturdu. orada her yeri iyice yokladilar. geldikleri yoldan baska yol yok. biraz ilerlediler. genis, cimenlik bir ulke gorduler. burada akarsular, pinarlar, meyve agaclari, hayvanlar vardi. bunlari gorunce sevindiler. tanriya sukur ettiler, buraya yerlestiler. kisin hayvanlarinin etini yer, derisini giyerler, yazin da sutlerini icerlerdi.

burada dort yuzyil kaldilar. basbuglar'a danistilar: (babalarimizdan isitirdik ki, ergenekon'un disinda genis, guzel yerler varmis. atalarimiz orada oturmus. bundan sonra korkup ta daglara kapanacak degiliz. bir yolunu bulup buradan cikalim).

hepsi bu sozleri uygun buldu. yol aradilar, bulamadilar. iclerinden demirdi burteçine: (ben bir yer gordum, orada demir madeni var. eger onu eritirsek yol buluruz) dedi. o yeri gidip gorduler, demircinin sozunu dogru buldular.

baska bir anlatista: birgun bir disi kurt gormusler. bu kurdun oraya nereden geldigini aramislar, kurt kacmis, arkasindan gitmisler. bakmislar ki kurt bir delikten disari atladi. deligin yanina gittikleri zaman etrafin demir madeni oldugunu gormusler.