karamozov kardesler – ydü sözlük – kibris ta bir sözlükcük | artik haber daha yakin
borges, dostoyevski’yi okumak bilmediğimiz büyük bir şehrin içine ya da savaşın gölgesine girmek gibidir der. dostoyevski’nin her yazdığı şeyi okuduğunuzda aynı şeyleri hissedersiniz. aynı romanı farklı zaman dilimlerinde okuduğunuzda farklı düşünsel, duygusal ve estetik değerlendirmeler yaparsınız. karamazov kardeşler de bu duyguyu en çok yaşatan dostoyevski yapıtıdır. bir çok insan onu tarihin en iyi romanlardan biri olarak görür. her ne kadar benim için onun külliyatında ilk sırada yer alacak olan roman her zaman cinler olsa da karamozov kardeşler dostoyevski’nin son yapıtı olmasından dolayı onun daha önce yazdıklarının da tamamlanmış halidir.

orhan pamukiletişim yayınlarından çıkan dostoyevski kitapları için kaleme aldığı yazısında karamazov kardeşler için: “kilise ve devlet, ideolojiler ve güzellik, özgürlük ve sorumluluk gibi her zamanın sorunlarıyla, taşradaki küçük bir rus ailesinin para,aşk,baba korkusu, kardeş kıskançlığı itibar gibi iç sorunları arasında bu roman öylesine bir ahenk ve güçle gidip gelir ki

ınsan okumanın verebileceği en büyük armağını alır” der o da kendi hayat deneyimimizin de insanoğlunun deneyiminin bir parçası olduğunu hissetmek dir.

en kabaca ozetlemek gerekirse roman üç kardeşin etrafında ve onların rezil bir karaktere sahip babalarının ölümüne kadar olan süreçte gelişir. ıktidarı simgeleyen baba karamazov katledilir. ama katile göre asıl cinayeti, kendisi değil düşünsel yol gösterici entelektüel kardeş işlemiştir. bir aileyi ele alan ve bir felaketler zinciri olarak gelişen olay örgüsü roman karakterlerinin yanı sıra rus toplumunun geçirdiği sarsıntıları da derinlemesine yansıtır.dostoyevski kitapta insanların kötülük yapma isteğinin nedenlerini sorgular, iyiliği sonsuz olan tanrının varlığının bağdaşabilmesi gibi oldukça karışık meselelerin kökenine iner. ancak bu romanda suç ve cezada olduğundan daha derine gider. romanın bir çok psikanalitik araştırmaya konu olmasının nedenlerinden biri de dostoyevski nin birey, suç ve tanrı üzerine bu kadar derine inmesindedir. freuddan girecek olursak zannımca dostoyevski suçlulara sınırsız bir yakınlık duymaktadır. suçu insanı, insanlık durumunu anlatmak için bir malzeme olarak kullanır. ama suçun imsanlığın bir varoluş biçimi olduğunu unutmadan kullanır. suçun ekonomik sosyal ve politik gerekçelerini sıralayarak anlatır. dostoyevski nin gözünde suçlu başkalarının yüklenmek zorunda kalacağı kabahati üstüne almış bir kurtarıcıdır. çünkü o suçu işlemeseydi öteki işlemek zorunda kalacaktı.

kitapta suç kavramıyla paralel olarak dostoyevski nin dine bakışını yansıtan düşüncelerini de kavrayabiliriz. freud’a göre: dostoyoveski hayatının sonuna kadar inanç ile tanrıtanımazlık arasında gidip gelmiştir. üstün zekası ile inancın ortaya çıkardığı düşünce güçlüklerini görmezlikten gelememesine yol açmıştı.. tanrı düşüncesi özgürlüğün kendisidir. dostoyevski dünya tarihinde gelişmenin bireyde yeniden ortaya çıkması yoluyla isa ideali içinde suçluluktan kurtulup özgürlüğe kavuşmayı umud etmiştir. dolayısıyla onun için tanrı kavramı özgürlüğün kendisidir. karamazov kardeşlerde dostoyevksi kendi dünyasında tanrıyı anlamaya çalışır. aynı zamanda da tanrıyı anlamanın her aşamasında isyan etme yürekliliğini gösterebilir.

(alinti: insanın barışı, hatta ölümü, iyi ve kötü arasında seçim yapabilme konusunda sahip olacağı özgürlüğe yeğliyeceğini unuttun mu. hiçbir şey vicdan özgürlüğü kadar cazip, hiçbir şey de onun kadar büyük bir acı kaynağı olamaz.

suç yoktur sadece açlık vardır. açlıkla yapılan günah sayılmaz.)

ilham veren kaynaklar:

sanat sanatçılar üzerine; dostoyevski ve baba katilliği. sigmund freud

beyaz geceler: yelda karataş