st 31 15 – ydü sözlük – kibris ta bir sözlükcük | artik haber daha yakin
“özel kuvvetler içindeki sivil unsurlar disiplin altında değiller. danıştay saldırısı, atabeyler ve sauna... hepsi aynı adrese çıkıyor. devlet içinde hukuki yapısı olmayan ama devlet yetkilerini kullanan bir yapı türetiyor bunları (…) bunlar devlette üst düzey yetkileri olan birtakım insanlarla irtibatlı (…) kurulan 25 birimin tümü, mafya tabir edilen çetelerle ilişkili. bu bir konsepttir. 28 şubat sürecinin 2007 versiyonu lazımdı ve birtakım ulusalcı-kuvvacı dernekler mantar gibi türedi. hepsinin içinde emekli askerler var ve bunlar, sivil toplum olarak lanse edildi. eğer 2004 yılındaki zihniyet 2007 yılında da tsk içinde devam ediyorsa işimiz zor” (1)

yukarıdaki sözlerin sahibi emniyet ıstihbarat dairesi eski başkanı bülent orakoğlu. kendisi bu sözleri yeni şafak gazetesinde verdiği bir röportajda sarf etmişti. o sözlerin ne anlama geldiğini ve ülkemizde nasıl bir yansımasının olduğunu yazıyı sonuna kadar okuduğunuzda anlayacaksınız. o yüzden biraz sabırlı olmanızı isteyeceğim.

geçtiğimiz günlerde “ıstanbul'un üsküdar ilçesinde silahla tehdit ettikleri kuyumcudan 7 kilogram altını gasp ettikleri iddia edilen 5 kişiden 2'si bolu dağı tüneli'nde düzenlenen operasyonla yakalandı” (2)

yakalanan iki kişinin verdikleri ilk ifadeler doğrultusunda ıstanbul’un çeşitli semtlerinde gerçekleştirilen operasyonlarda ikisi kadın 25 kişi gözaltına alındı. “soygunu gerçekleştirenlerinden ikisinin özel kuvvetler komutanlığı’nda asker olduğu öğrenilirken, yakalanan zanlıların ıstanbul’da son bir yıl içerisinde 6 kuyumcu soyan çete olduğu ortaya çıktı” (3)

hiç kayıp vermeden çok profesyonelce gerçekleştirilen bu soygunların son iki yılda ıstanbul başta olmak üzere ankara, mersin, kocaeli, bursa çevrelerinde sıklaşması soygunları hep aynı ekip mi yapıyor soru işaretini doğuruyordu.

10 ekim 2005’te ıstanbul pendik’teki pırlanta kuyumcusu “kalaşnikof tüfekli ve maskeli 1'i kadın 4 kişi, caddeye ses bombası atıp çıkan kargaşada kuyumcudan 15 kilo altın çaldı. silahına sarılan çarşı esnafı soyguncuları durduramadı” (4)

aradan üç ay kadar bir zaman geçmişti ki 28 ocak 2006 günü yine pendik’te “pınar mahallesi zambak caddesi üzerinde bulunan yalçınkaya kuyumcusu'na saat 10.00 sıralarında gelen silahlı 4 kişi, işyeri sahibi metin yalçınkaya'yı etkisiz hale getirdi. yalçınkaya'nın ellerini kelepçeleyen soyguncular, daha sonra vitrinde bulunan çok sayıda bileziği aldı” (5) soyguncular, yeni bir soyguna daha imzalarını atarak hiç kayıpsız ve parmak izi bile bırakmayacak şekilde bir profesyonellikle olay yerinden kaçtılar.

önemli somut deliler elde edilememesine rağmen gerçekleştirilen bu soygunların yapılış biçimlerinden tutunda kişilerin benzer davranış ve planlar sergileyerek kaçmaları bir haliyle izlenimin doğmasını da beraberinde getirdi.

“keçiören ılçesi aşağı eğlence mutlu sitesi girişinde meydana gelen olayda, mutlu döviz bürosu'nun sahibi oldukları öğrenilen ısmet ve hamza aydın adlı kişiler, silahlı saldırıya uğradı. saldırganlar, ısmet aydın ve hamza aydın'ı vurduktan sonra içinde döviz bulunduğu iddia edilen çantayı alarak” (6) kaçmaları ile “vakıfbank'a ait zırhlı para nakil aracını kaçırarak içindeki 580 bin ytl'yi çalanların, genelkurmay başkanlığı özel kuvvetler komutanlığı'nda (ökk) görevli iki astsubay olduğu ortaya çıktı” (7)

ankara’da 15 şubat 2006 tarihinde vakıfbank’ın zırhlı para taşıma aracının gündüz saatlerinde, üstelik saniyelerle ölçülebilecek derecede bir çabuklukla soyulmasının ardından yakalanan iki askerin özel kuvvetler komutanlığı’ndan firar eden iki asker olmasının dışında aynı zamanda sauna çetesi kapsamında tutuklanan çete lideri nuri bozkır’ın özel kuvvetler komutanlığı’nda görevli bulunduğu yıllarda öğrencileri olması yine çarpıcı birer örnektir.

bu son alıntıyı okuyunca ordu içerisindeki üç–beş firari askerin bunu yaptığını binlerce askeri böyle itham etmememiz gerektiğini düşünenler ve bu ülke için gidip dağların kuytuluklarında ölümle yüz yüze koşullarda vatan hizmetini yaptığını söylemek isteyenlere eğer hakikaten yukarıda anlattıklarıma karşı çıkıyorlarsa bir lafım yok.

ama bu ülkenin nasil yönetıldığını, kanunların nasil ıhlal edıldığını, halkı ve halkın çıkarları için mücadele eden emekçileri yıldırmaya çalışanların kımler olduğunu anlatabilmek için de bu tür örnekleri vermemiz gerektiğinin bilincine varmalıdır herkes.

tüm bunlara ek olarak mersin’de bir başka kuyumcu da aynı tarzda ve benzer şekillerde soyulunca gözleri doğru hedefe çevrilmesine neden oldu.

bu hedefin sauna çetesi operasyonunda yargılanan özel kuvvetler komutanlığı’ndan firari iki askerin verdiği ifadelerle daha da belirginleştiğini bugün için söylemek yanlış olmaz.

ışaretlerin gösterdiği tek adres vardı: o da st 31-35’di.

st 31–15 nedır?

ılk kez orgeneral ali keskiner’in imzasıyla 1964 yılının 25 mayıs günü ops: 1708–74–64 mr. ta. krl. sayılı kara kuvvetleri komutanlığı emriyle yürürlüğe sokulan sahra talımnamesı’nin kodlanmış adıydı.

amerika ve ıngiltere’nin 1950’lerde kurdukları gladio örgütlenmelerinin yani bizdeki adıyla kontrgerillanın türkiye’deki talimnamesi’ydi bu belge.

belgenin geçmişi amerikan özel harekat birlikleri'ne ait fm (field manual) 31-15 talimnamesi'ne kadar gider. aslına bakarsanız türkçeye çevrilmiş halidir bile denilebilir. david gaula cia görevlisi tarafından yazılan ve türkçe tercümesi genelkurmay basımevi tarafından yapılan “ayaklanmaları bastırma hareketleri-teori pratik” başlığını taşıyan bu belge “sahra talimatnamesi” adı altında 1965 yılında türkiye’deki tüm askeri birliklere dağıtılmış.

kısaca, “gayri nizami kuvvet anlayışına taraftar olan, silahlı kuvvetler eski mensuplarıyla gayri nizami kuvvet teşkiline muktedir kuvvetli şahsiyetler ve bunların faaliyetleri” vb. gibi maddelerin bulunduğu talimnamenin bugünün türkçesiyle yazarsak şu amaca hizmet ettiği daha iyi anlaşılır.

devletin, var olan kanunlar ve yasal kurumların dışında yasadışı işlerinin yapılmasının şartlarını oluşturmak, karşılarındaki gücün korkutulması, sindirilmesi bu da yeterli gelmediyse yok edilmesini gerçekleştirmektir. amaç tam olarak budur.

ülkede savaş koşullarının olmadığı “barış döneminde savaş halinin varlığını kabul ettirmek yolunda” girişimlerde bulunmak için sivil örgütlenmelerin oluşturulması (kuvva-i milliye derneği, vatansever kuvvetler güçbirliği derneği, türkiyem topluluğu, ulusal birlik hareketi platformu, müdafa-i hukuk vakfı) veya buna uygun hücre tipi örgütlenmeler ile ülke çapında, hatta en köşede bucakta kalmış köyleri de içine alacak biçimde yayılması planlanmış.

biraz önce bahsettiğim barış döneminde savaş halinin varlığının kabul ettirilmesi için gerçekleştirilecek girişimler olarak “korkutma, dehşet salma, sabotajlar ve karşı güçlerin içine sızarak haber alma” yöntemlerinin kullanılması öngörülüyor. tüm bu faaliyetlerin yapılabilmesi için gerekli olan finansal desteğin ise “büyük şehirlerde planlı ve belirli periyotlar ile profesyonel silahlı soygunlar” yapılması çok açıkça uygun görülmüş sahra talimnamesine göre.

makalenin başında eski istihbaratçı bülent orakoğlu’nun “eğer 2004 yılındaki zihniyet 2007 yılında da tsk içinde devam ediyorsa işimiz zor” sözleriyle anlatmaya çalıştığı ise bugün genelkurmay başkanlığı görevini yürüten yaşar büyükanıt’ın 2004 döneminde soygunların yapılmasına alenen izin veren sahra talimnamesini tekrar yürürlüğe soktuğunun açık göstergesi.

özellikle nisan ayından bu yana toplumun kamplara bölünerek savaşır hale getirildiği, sivil toplum kurumu görüntüsü altındaki bazı kuruluşların buna ön ayak olduğunu ve ankara, ıstanbul, ızmir, manisa, çanakkale, denizli gibi şehirlerde büyük mitinglerin organize ettirildiğini de hesaba kattığımızda sahra talimnamesi’nin güncelliğini hiç yitirmediğini belirtmek kimseye şaşırtıcı gelmeyecektir.



son dönemde gerçekleşen kuyumcu soygunları, bankaların para taşıyan araçlarının gasp edilmesi vb silahlı eylemlerin arkasındaki güçlerin kimler olduğunu net görebiliyoruz. bu paraların kimlere karşı ve nasıl kullanılacağı ise artık hiç de meçhul değil.

dipnot:

1- sahra talimnamesi türkiye kamuoyunun gündemine ilk kez barış gazetesi tarafından 1973 yılında “şiddetin kaynağı” başlığıyla duyuruldu. fakat talimnamenin detaylarının açıklanması bile o kadar büyük öfkeyle karşılandı ki daha bu talimhanenin gazetede yayınlanmasına fırsat verilmeden yayınlayacak muhabir ortadan kaybedildi.

2- “nato’nun gizli orduları” isimli bir kitap yayınlayan zürih’teki federal teknoloji enstitüsü’ne bağlı askeri akademi görevlisi dr. daniele ganser, kitabında st 31–15 talimnamesi’ne de geniş yer vermiş ve “türkiye” başlığı altına “türkiye'deki gizli ordu, bati avrupa'daki diğer tüm gölge ordulardan daha zorba bir tarihe sahip. türk gizli ordusu kontrgerilla, nato gölge orduları bati avrupa genelinde açığa çıkartıldıktan sonra da faaliyetini sürdürmeye devam etti hala faaliyetler st 31-15 talimnamesine göre sürdürülüyor” yazarak türk kontrgerillasının hem acımasızlığına hem de hala faal oluşuna özel vurgu yapmıştır.

3- türkiye genelinde 2006 yılında çetelere yönelik 347 operasyon gerçekleştirilmiş.

bu operasyonlarda net olarak 2 bin 957 kişi gözaltına alınmış ve bu kişilerin büyük çoğunluğu ıstanbul, antalya, ankara, ızmir ve kocaeli'de faaliyet gösteren grupların üyeleri. bu kadar insanın bir sene içerisinde gerçekleştirilen 347 operasyonda gözaltına alınmasının en önemli bölümü ise içlerinde 292 polis, 17 savcı, 118 asker kökenli kişinin yer alması.



kaynaklar:

(1) http://www.yenisafak.com.tr/roportaj/?t=19.06.2007&c=16&i=50855&bülent/orakoğlu/genç/subaylar/pek/fazla/rahatsız/değil

(2) http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=553603

(3) http://www.firatnews.eu/modules.php?name=news&file=article&sid=26488

(4) http://www.gazetevatan.com/root.vatan?exec=haberdetay&tarih=15.10.2005&newsid=62213&categoryid=7

(5) http://www.milliyet.com/2006/01/28/son/sontur12.asp

(6) http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=208527

(7) http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=180580

(8) http://www.cnnturk.com/turkiye/haber_detay.asp?pid=318&haberid=366192

bu makale birgün gazetesi’nin 2 temmuz 2007 tarihli nüshasında www.kronikmuhalif.com yazarı ayşegül savaşta imzasıyla yayınlanmıştır.
“özel kuvvetler içindeki sivil unsurlar disiplin altında değiller. danıştay saldırısı, atabeyler ve sauna... hepsi aynı adrese çıkıyor. devlet içinde hukuki yapısı olmayan ama devlet yetkilerini kullanan bir yapı türetiyor bunları (…) bunlar devlette üst düzey yetkileri olan birtakım insanlarla irtibatlı (…) kurulan 25 birimin tümü, mafya tabir edilen çetelerle ilişkili. bu bir konsepttir. 28 şubat sürecinin 2007 versiyonu lazımdı ve birtakım ulusalcı-kuvvacı dernekler mantar gibi türedi. hepsinin içinde emekli askerler var ve bunlar, sivil toplum olarak lanse edildi. eğer 2004 yılındaki zihniyet 2007 yılında da tsk içinde devam ediyorsa işimiz zor” (1)

yukarıdaki sözlerin sahibi emniyet ıstihbarat dairesi eski başkanı bülent orakoğlu. kendisi bu sözleri yeni şafak gazetesinde verdiği bir röportajda sarf etmişti. o sözlerin ne anlama geldiğini ve ülkemizde nasıl bir yansımasının olduğunu yazıyı sonuna kadar okuduğunuzda anlayacaksınız. o yüzden biraz sabırlı olmanızı isteyeceğim.

geçtiğimiz günlerde “ıstanbul'un üsküdar ilçesinde silahla tehdit ettikleri kuyumcudan 7 kilogram altını gasp ettikleri iddia edilen 5 kişiden 2'si bolu dağı tüneli'nde düzenlenen operasyonla yakalandı” (2)

yakalanan iki kişinin verdikleri ilk ifadeler doğrultusunda ıstanbul’un çeşitli semtlerinde gerçekleştirilen operasyonlarda ikisi kadın 25 kişi gözaltına alındı. “soygunu gerçekleştirenlerinden ikisinin özel kuvvetler komutanlığı’nda asker olduğu öğrenilirken, yakalanan zanlıların ıstanbul’da son bir yıl içerisinde 6 kuyumcu soyan çete olduğu ortaya çıktı” (3)

hiç kayıp vermeden çok profesyonelce gerçekleştirilen bu soygunların son iki yılda ıstanbul başta olmak üzere ankara, mersin, kocaeli, bursa çevrelerinde sıklaşması soygunları hep aynı ekip mi yapıyor soru işaretini doğuruyordu.

10 ekim 2005’te ıstanbul pendik’teki pırlanta kuyumcusu “kalaşnikof tüfekli ve maskeli 1'i kadın 4 kişi, caddeye ses bombası atıp çıkan kargaşada kuyumcudan 15 kilo altın çaldı. silahına sarılan çarşı esnafı soyguncuları durduramadı” (4)

aradan üç ay kadar bir zaman geçmişti ki 28 ocak 2006 günü yine pendik’te “pınar mahallesi zambak caddesi üzerinde bulunan yalçınkaya kuyumcusu'na saat 10.00 sıralarında gelen silahlı 4 kişi, işyeri sahibi metin yalçınkaya'yı etkisiz hale getirdi. yalçınkaya'nın ellerini kelepçeleyen soyguncular, daha sonra vitrinde bulunan çok sayıda bileziği aldı” (5) soyguncular, yeni bir soyguna daha imzalarını atarak hiç kayıpsız ve parmak izi bile bırakmayacak şekilde bir profesyonellikle olay yerinden kaçtılar.

önemli somut deliler elde edilememesine rağmen gerçekleştirilen bu soygunların yapılış biçimlerinden tutunda kişilerin benzer davranış ve planlar sergileyerek kaçmaları bir haliyle izlenimin doğmasını da beraberinde getirdi.

“keçiören ılçesi aşağı eğlence mutlu sitesi girişinde meydana gelen olayda, mutlu döviz bürosu'nun sahibi oldukları öğrenilen ısmet ve hamza aydın adlı kişiler, silahlı saldırıya uğradı. saldırganlar, ısmet aydın ve hamza aydın'ı vurduktan sonra içinde döviz bulunduğu iddia edilen çantayı alarak” (6) kaçmaları ile “vakıfbank'a ait zırhlı para nakil aracını kaçırarak içindeki 580 bin ytl'yi çalanların, genelkurmay başkanlığı özel kuvvetler komutanlığı'nda (ökk) görevli iki astsubay olduğu ortaya çıktı” (7)

ankara’da 15 şubat 2006 tarihinde vakıfbank’ın zırhlı para taşıma aracının gündüz saatlerinde, üstelik saniyelerle ölçülebilecek derecede bir çabuklukla soyulmasının ardından yakalanan iki askerin özel kuvvetler komutanlığı’ndan firar eden iki asker olmasının dışında aynı zamanda sauna çetesi kapsamında tutuklanan çete lideri nuri bozkır’ın özel kuvvetler komutanlığı’nda görevli bulunduğu yıllarda öğrencileri olması yine çarpıcı birer örnektir.

bu son alıntıyı okuyunca ordu içerisindeki üç–beş firari askerin bunu yaptığını binlerce askeri böyle itham etmememiz gerektiğini düşünenler ve bu ülke için gidip dağların kuytuluklarında ölümle yüz yüze koşullarda vatan hizmetini yaptığını söylemek isteyenlere eğer hakikaten yukarıda anlattıklarıma karşı çıkıyorlarsa bir lafım yok.

ama bu ülkenin nasil yönetıldığını, kanunların nasil ıhlal edıldığını, halkı ve halkın çıkarları için mücadele eden emekçileri yıldırmaya çalışanların kımler olduğunu anlatabilmek için de bu tür örnekleri vermemiz gerektiğinin bilincine varmalıdır herkes.

tüm bunlara ek olarak mersin’de bir başka kuyumcu da aynı tarzda ve benzer şekillerde soyulunca gözleri doğru hedefe çevrilmesine neden oldu.

bu hedefin sauna çetesi operasyonunda yargılanan özel kuvvetler komutanlığı’ndan firari iki askerin verdiği ifadelerle daha da belirginleştiğini bugün için söylemek yanlış olmaz.

ışaretlerin gösterdiği tek adres vardı: o da st 31-35’di.

st 31–15 nedır?

ılk kez orgeneral ali keskiner’in imzasıyla 1964 yılının 25 mayıs günü ops: 1708–74–64 mr. ta. krl. sayılı kara kuvvetleri komutanlığı emriyle yürürlüğe sokulan sahra talımnamesı’nin kodlanmış adıydı.

amerika ve ıngiltere’nin 1950’lerde kurdukları gladio örgütlenmelerinin yani bizdeki adıyla kontrgerillanın türkiye’deki talimnamesi’ydi bu belge.

belgenin geçmişi amerikan özel harekat birlikleri'ne ait fm (field manual) 31-15 talimnamesi'ne kadar gider. aslına bakarsanız türkçeye çevrilmiş halidir bile denilebilir. david gaula cia görevlisi tarafından yazılan ve türkçe tercümesi genelkurmay basımevi tarafından yapılan “ayaklanmaları bastırma hareketleri-teori pratik” başlığını taşıyan bu belge “sahra talimatnamesi” adı altında 1965 yılında türkiye’deki tüm askeri birliklere dağıtılmış.

kısaca, “gayri nizami kuvvet anlayışına taraftar olan, silahlı kuvvetler eski mensuplarıyla gayri nizami kuvvet teşkiline muktedir kuvvetli şahsiyetler ve bunların faaliyetleri” vb. gibi maddelerin bulunduğu talimnamenin bugünün türkçesiyle yazarsak şu amaca hizmet ettiği daha iyi anlaşılır.

devletin, var olan kanunlar ve yasal kurumların dışında yasadışı işlerinin yapılmasının şartlarını oluşturmak, karşılarındaki gücün korkutulması, sindirilmesi bu da yeterli gelmediyse yok edilmesini gerçekleştirmektir. amaç tam olarak budur.

ülkede savaş koşullarının olmadığı “barış döneminde savaş halinin varlığını kabul ettirmek yolunda” girişimlerde bulunmak için sivil örgütlenmelerin oluşturulması (kuvva-i milliye derneği, vatansever kuvvetler güçbirliği derneği, türkiyem topluluğu, ulusal birlik hareketi platformu, müdafa-i hukuk vakfı) veya buna uygun hücre tipi örgütlenmeler ile ülke çapında, hatta en köşede bucakta kalmış köyleri de içine alacak biçimde yayılması planlanmış.

biraz önce bahsettiğim barış döneminde savaş halinin varlığının kabul ettirilmesi için gerçekleştirilecek girişimler olarak “korkutma, dehşet salma, sabotajlar ve karşı güçlerin içine sızarak haber alma” yöntemlerinin kullanılması öngörülüyor. tüm bu faaliyetlerin yapılabilmesi için gerekli olan finansal desteğin ise “büyük şehirlerde planlı ve belirli periyotlar ile profesyonel silahlı soygunlar” yapılması çok açıkça uygun görülmüş sahra talimnamesine göre.

makalenin başında eski istihbaratçı bülent orakoğlu’nun “eğer 2004 yılındaki zihniyet 2007 yılında da tsk içinde devam ediyorsa işimiz zor” sözleriyle anlatmaya çalıştığı ise bugün genelkurmay başkanlığı görevini yürüten yaşar büyükanıt’ın 2004 döneminde soygunların yapılmasına alenen izin veren sahra talimnamesini tekrar yürürlüğe soktuğunun açık göstergesi.

özellikle nisan ayından bu yana toplumun kamplara bölünerek savaşır hale getirildiği, sivil toplum kurumu görüntüsü altındaki bazı kuruluşların buna ön ayak olduğunu ve ankara, ıstanbul, ızmir, manisa, çanakkale, denizli gibi şehirlerde büyük mitinglerin organize ettirildiğini de hesaba kattığımızda sahra talimnamesi’nin güncelliğini hiç yitirmediğini belirtmek kimseye şaşırtıcı gelmeyecektir.

son dönemde gerçekleşen kuyumcu soygunları, bankaların para taşıyan araçlarının gasp edilmesi vb silahlı eylemlerin arkasındaki güçlerin kimler olduğunu net görebiliyoruz. bu paraların kimlere karşı ve nasıl kullanılacağı ise artık hiç de meçhul değil.

dipnot:

1- sahra talimnamesi türkiye kamuoyunun gündemine ilk kez barış gazetesi tarafından 1973 yılında “şiddetin kaynağı” başlığıyla duyuruldu. fakat talimnamenin detaylarının açıklanması bile o kadar büyük öfkeyle karşılandı ki daha bu talimhanenin gazetede yayınlanmasına fırsat verilmeden yayınlayacak muhabir ortadan kaybedildi.

2- “nato’nun gizli orduları” isimli bir kitap yayınlayan zürih’teki federal teknoloji enstitüsü’ne bağlı askeri akademi görevlisi dr. daniele ganser, kitabında st 31–15 talimnamesi’ne de geniş yer vermiş ve “türkiye” başlığı altına “türkiye'deki gizli ordu, bati avrupa'daki diğer tüm gölge ordulardan daha zorba bir tarihe sahip. türk gizli ordusu kontrgerilla, nato gölge orduları bati avrupa genelinde açığa çıkartıldıktan sonra da faaliyetini sürdürmeye devam etti hala faaliyetler st 31-15 talimnamesine göre sürdürülüyor” yazarak türk kontrgerillasının hem acımasızlığına hem de hala faal oluşuna özel vurgu yapmıştır.

3- türkiye genelinde 2006 yılında çetelere yönelik 347 operasyon gerçekleştirilmiş.

bu operasyonlarda net olarak 2 bin 957 kişi gözaltına alınmış ve bu kişilerin büyük çoğunluğu ıstanbul, antalya, ankara, ızmir ve kocaeli'de faaliyet gösteren grupların üyeleri. bu kadar insanın bir sene içerisinde gerçekleştirilen 347 operasyonda gözaltına alınmasının en önemli bölümü ise içlerinde 292 polis, 17 savcı, 118 asker kökenli kişinin yer alması.



kaynaklar:

(1) http://www.yenisafak.com.tr/roportaj/?t=19.06.2007&c=16&i=50855&bülent/orakoğlu/genç/subaylar/pek/fazla/rahatsız/değil

(2) http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=553603

(3) http://www.firatnews.eu/modules.php?name=news&file=article&sid=26488

(4) http://www.gazetevatan.com/root.vatan?exec=haberdetay&tarih=15.10.2005&newsid=62213&categoryid=7

(5) http://www.milliyet.com/2006/01/28/son/sontur12.asp

(6) http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=208527

(7) http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=180580

(8) http://www.cnnturk.com/turkiye/haber_detay.asp?pid=318&haberid=366192

bu makale birgün gazetesi’nin 2 temmuz 2007 tarihli nüshasında www.kronikmuhalif.com yazarı ayşegül savaşta imzasıyla yayınlanmıştır.