the man from earth – ydü sözlük – kibris ta bir sözlükcük | artik haber daha yakin
richard schenkman'ın yönetmenliğini yaptığı,jerome bixby'nin senaryosunu yazdığı,john billingsley,ellen crawford,annika peterson,david lee smith'in başrollerini paylaştığı kafa yapn bilim kurgu senaryolu,drama..
bir antropolog, teolog, arkeolog, pskiyatr, biyolog ve tarihçinin diyaloglarından oluşan ve bir odada şömine önünde geçen bir buçuk saatlik bir film. hakkında araştırma yapılmadan seyredilmesi daha vurucu ve eğlenceli olurdur. izlenesi filmler listesine girmelidir.
yüz kelimelik yeni ahit geliyor. hazır mısınız?

adam budha’yla tanışır,duydukları hoşuna gider.

geri dönüş yolunda biraz düşünür,

500 yıl filan.

akdeniz’e gelir.

etrurya’lı olur.

roma ımparatorluğu’na sızar.

ama gördükleri hiç hoşuna gitmez.

dev bir ölüm makinası.

düşünerek yakın doğuya yönelir.

neden budha’nın öğretisini modern bir şekilde aktarmayayım

ve dener.

roma’ya karşı tek bir muhalif.

roma kazanır.

gerisi tarih.

tarih sayılır. ıçine bolca peri masalı karışmış bir halde

o sadece bir nişan.

ısa’yı kehanet yerini bulsun diye çivilediler.

Çarmıha gerilme.

hindistan’da tibet’de kaldığı sürede,

acıyı hissetmemeyi öğrenmişti.

metabolizmasını yavaşlatmayı da…

Öyleki, yaşayıp yaşamadığı farkedilemeyecek ölçüde.

onu öldü sandılar.

böylece yandaşları onu,haçtan indirip, bir mağaraya götürdü.

tıpkı öğrendiği gibi, vücudu normal haline geri döndü.

farkedilmeden kaçmaya çalıştı, ama bazı zahitler, etrafı kolaçan ediyorlardı.

açıklamaya çalıştı.

ama onlar çoktan büyülenmişlerdi.

yeniden dirildim.

ve mümkün olduğunca uzağa “yükseldim”,

orta avrupaya.

ayrıca beni bağladılar ama tabi, çiviler ve kan, daha iyi bir dini sanat oluşturuyor.

ısa’yla ilgili onca spekülasyon…

siyahtı, asyalıydı...

mavi gözlü bir hintliydi,

vidal sassoon tarzı saçları...

iyilik sever bir uzaylıydı,aslında hiç var olmadı...

mesih figürü, krişna’ya kadar uzanır.

hatta herkül.

bakire alcmene’den doğmuştur.

babası tanrıdır, zeus.

tek yaratıcı.

kurtarıcı, yunan mitolojisinde “soter”.

ıyi çoban, barışın prensi,

iyimser ve nazik bir inancın, ve ilahi bilginin sahibi.

Öldü, ve olimpos’daki babasının yanına döndü.

ısa’dan bin yıl önce.

Çok benzer olunca…

hristiyan liderler,

ibranice yazmaları atıp,

yerini pagan kaynaklardan alıntılarla doldurdular.

derler ki, budha ya da ısa,kendi adlarına yapılanları görseler,

ya gülerler, ya da ağlarlar.

ve eğer bir yaratıcı varsa,

muhtemelen o da aynı şeyi yapar.

dini törenler, ayinler, diz çöküp yalvaranlar, inlemeler, dualar,kutsanmış kurabiyeler ve şarap görüyorum…

ve diyorumki…

ben bunu kastetmemiştim.

dinler, hayatı yüceltip, zevk almayı günah hale getiren şeyler.

ya “ısa” ismi?

kendime john dedim.

neredeyse hep bunu kullanırım.

dirilme hikayeleri yayıldıkça, ismim, ibranicedeki “yohanan” ile karıştı.

anlamı “tanrı bağışlayıcıdır

benim dünyadaki var oluşum, ölümsüzlüğün ilahi kanıtı olarak görüldü.

ki bu da “tanrı kurtuluştur” demek olan…

ıbranicedeki “yaşua”, çevirildiği zaman, bana münasip görülen isim oldu.

sonra yunancada “ıyeysus”, ve latincede “yeysus”, son olarak da, orta Çağ latincesinde “jesus” oldu.

bütün bunların oluşunu hayretle izledim.


replikleri olağanüstü hazırlanmış bir başyapıt.