cocukken yapilan abukluklar – ydü sözlük – kibris ta bir sözlükcük | artik haber daha yakin
bir sene, galatasaray şampiyon mu olmuş yoksa avrupa'da tur mu atlamış nasılsa artık hürriyet gazetesi bir galatasaray ilavesi verdi. posterler, futbolcu röpörtajlarının arasında bir sayfada da kulüp bilgileri var. adres : hasnun galip sokak falan, evet onu biliyorum yine gazetelerdeki "hasnun galip sokaktaki kulüp binasında yapılan imza töreninde tanju paranın değil galatasaray sevgisinin önemli olduğunu belirtti" tarzı haberlerden. e bir de telefon var altında. hala aklımda o numara dersem yalan olur. o zamanın istanbul numaraları da 9-1-123 45 67 şeklinde.

cimbom revaçta o sıra. mahalle maçlarında çoraplar düşürülüyor prekazi gibi, ikili mücadelelerde semih gibi kayılıyor, yorulunca tanju gibi beleşte yatılıyor.

hürriyetin o ekini okudum ettim, resimleri kesip defterimin kapağına yapıştırsam mı tereddütünü yaşadım, babamdan makasla oynama eşşek herif eleştirisini dinledim sonunda gazete ekini kaptım, hemen indim düşük çorap prekazi ibrahim'in yanına.

ibo, dedim..bak galatasaray'ın telefon numarasını vermişler. ee, ne olacak, dedi bende de ilyas salman'ın telefonu var...

ona bakarsan dedim, benim babam da cüneyt arkın'ı tanıyormuş ama bu başka. galatasaray'a telefon açarsak, prekazi'yle konuşuruz. tanju'yla bir de...

oha, dedi ibrahim...

büyülenmişti planımdan o da. hemen zafer'e de haber verdik.

o da ilk heyecanını atlattı ve olayın ayrıntılarını konuşmaya başladık. ben tanju'ya bursa'ya attığı röveşata golünü soracaktım, bir de nasıl röveşata atıldığını.

ibo, prekazi'yle konuşacakmış. zafer'i hatırlamıyorum.

tek sorunumuz kimsenin evinde telefonun olmayışıydı. annemin cüzdanından bulduğum jeton da maalesef küçük jetondu. telefona atınce 9'u çeviremiyordun. kahretsin...

çok yorulmuş ve acıkmıştık. bu planı aç karnına tamamlayamayacağımıza kanaat getirdik, herkes evinden ekmek arası bir şeyler yaptı yedik. sonra da camiden su içtik.

salçalı ekmek zihnimi açmıştı. bizim okulun karşısındaki taksi durağında, açıkta duran bir telefon vardı. gidip oradan aramak lazımdı. telefon numarasını ezberledik. babam galatasaray ekini sokağa çıkarmama izin vermemişti.

taksi durağına sinsice yaklaştık, şöförlerden birisi zorluk çıkarırsa müşteri ayağına yatacaktık. gerçi paramız yoktu ve yaş ortalamamız yediydi. neyse bu detaylar yeri gelirse düşünülmeliydi.

taksi durağına gittik. ben numarayı çevirdim 9-1-123 45..derken koşa koşa yaklaşan "amına koduklarım" diye bağıran göbekli taksici amcayı farkettik. korkudan attım ahizeyi elimden, fırladım, ibo da koştu peşimden. zafer'in arkası mı dönüktü, yoksa fazla mı kaptırmıştı kendini bilmiyorum, ne koşuyonuz olum, dedi...elimden bıraktığım, telefondan sarkan ahizeyi aldı, kulağına dayadı kim çıktı dedi, alo ben izmir'den arıyorum prekaz...dediği an amca zafer'e bi tokat patlattı. vay anam dedi zafer...

koştu yetişti bize. üzgündük, tanju'yla konuşamamıştık ve zafer darbe almıştı. biraz teselli ettik zafer'i. göt dedik o taksiciye. mahalleye geri dönerken, aklıma mahalledeki top oynadığımız toprak sahaya, yukarıdaki yeşillikten çim söküp döşeme fikri geldi. çocuklara açtım. makul karşıladılar. tek eksiğimiz yeşillikten çimleri sökecek bi kürekti. dedim cahit amcaların kömürlüklte var bi küreği onu alırız. yeni fikrin heyecanıyla su içmek için camiye doğru koşmaya başladık.
dolaptaki etleri 5. kattan aşağı atmak. bunun elbise ve karpuz kabuğu atmak gibi versiyonları da mevcuttur. hepsi benim tarafımdan sene 90'lı yılların başında yapılmıştır
yoğurt ve kethup'ı karıştırıp yemek. (u: çocukken yediği tek şeymiş) (u: ne mideymiş be) (u: galiba ondan böyle sıska kaldım) (u: shw)
teletabileri izlerdim şimdi geriye dönüp bakınca niye izlemişimki acaba nasıl bi ruh halim varmış diyorum hep.
salondaki halının orta yerine tükürmek.anasınıfı arkadaşını giysi dolabına kilitlemek.annenin ayakkabılarını giymek.paylaço ruju sürmek (u: swh)