kuran da yaratilis – ydü sözlük – kibris ta bir sözlükcük | artik haber daha yakin
kuranda döl için karışımlı su diye bahsedilir. (u: alıntıdır)

gerçekten de insanı karışımlı bir damla sudan yarattık. onu deniyoruz. bu yüzden onu işiten ve gören yaptık. (76 ınsan suresi, 2 )

mikroskop icat edilene kadar insan vücudundaki bir çok sistem, organ veya dokunun nasıl çalıştığı bilinemiyordu. mikroskobun bilim dünyasında kullanılmaya başlaması ve daha sonra elektro mikroskobun keşfi insan bedeninin gizemini gözler önüne serdi. yapılan analizler sayesinde meninin, birçok ayrı merkezde üretilen ayrı maddelerin karışımı olduğu anlaşıldı. meni; sperm kanallarından, seminal keseciklerden, prostat bezinden, idrar yollarına bağlı cooper ve mery bezleri gibi salgı bezlerinden salgılanan maddelerin bir birleşimidir. meni diye adlandırdığımız sıvının detaylı analizi yapılırsa bu sıvının; sitrik asit, prostoglondinler, flavinler, askorbik asit, ergotionein, fruktoz, fosforilkolin, kolesterol, fosfolipidler, fibrinolizin, çinko, asit fosfataz, fosfaz, hiyolurinadaz ve spermler gibi birçok ayrı bileşenden oluştuğu görülür.

ınsanoğlunun yeryüzündeki yaşamı bir damla karmaşık sudaki tek bir sperm ile başlıyor. bu tohum anne rahminde şekillenerek, dokuları, organları, sistemleri olan mükemmel bir organizmaya dönüşüyor ve hayatını tek başına sürdürebilecek hale geliyor. bu oluşum yakından görmek rabbimizin eşsiz yaratışına şahit olmamızı sağlıyor.

b- asılıp tutunan

ınsanın anne karnında oluşmasının evrenleri de kuranda detaylı olarak bildirilmiştir. bunlardan ilki yumurta ile spermin birleşmesiyle oluşan zigotun anne rahmine asılması hakkındadır. ayette zigotun bu durumu şöyle tasvir edilmektedir:

sonra onu dayanıklı bir karar yerinde bir damlacık haline getirdik. sonra o damlacığı asılıp tutunan bir şeye dönüştürdük… (23 müminun suresi, 13-14)

burada asılıp tutulan olarak tercüme edilen kelimenin arapça karşılığı alak kelimesidir. bu kelimeyi bazı meallerde kan pıhtısı olarak çevrildiği görülebilir. fakat bu şekilde tercüme etmek ayetin genel akışına ve kelimenin arapça anlamına ters düşmektedir. peygamber dönemimizde embriyoloji biliminden söz edilmesi imkansızdır. bu nedenle bu bilime ilişkin hiçbir terminolojide o dönemde yoktur. böyle bir dönemde inmiş olan kuran’da da embriyolojiye ait bazı terimlerin olması dolayısıyla imkansızdır. dönemin dili ile, kullanılan kelimeler vasıtasıyla anne karnındaki zigotun hareketi tarif edilmiştir.

anne rahminde zigotun hareketi şöyle gerçekleşir: yumurtada kendi diğer yarısını bulan sperm, fallop tüpünden rahme doğru ilerler. embriyo bu yolculuğunda fallop tüpünde tutunmaya kalkmaz. embriyo rahme doğru yol alır, rahme ulaştığında da kan damarlarının yoğun olduğu bir bölgeye asılıp tutunur. artık kuran’ın bahsettiği alaka yani asılıp tutunma aşaması başlamıştır. günümüze kadar zigotun anne rahminde asılıp tutulan ifadesiyle neyin kastedildiği tam anlaşılamadığında alak kelimesine farklı anlamlar yüklenmeye çalışılmıştır. fakat embriyolojideki yaşanan gelişmeler ayetteki ifadenin tam da anne rahminde yaşanan olayı tarif ettiğini ortaya koymuştur.

c- dayanıklı rahim

kuran’da insanın yaratılışını anlatan mürselat suresindeki ayette anne rahminin sağlamlığından söz edilir:

sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı? ve sonra dayanıklı bir yere yerleştirdik. bilinen bir süreye kadar (77 mürselat suresi, 20-22)

teknolojik imkanların artmasıyla insan vücudu daha rahat incelenebilmekte ve anne karnında çocuğun gelişimi gözlemlenebilmektedir. yapılan araştırmalar anne rahminin özelliklerini ortaya koymuş ve ayette belirtildiği gibi bebek için özel tasarlanmış korunaklı bir yer olduğu anlaşılmıştır.

rahim kaslarla sarılmış uzunluğu 8, eni 5, yüksekliği 2,5 santimetre olan içi boş bir organdır. normalde küçük bir kütle olan rahim hamilik boyunca bebekle birlikle genişler ve büyür. ılk başlangıçta 50 gram olan rahim hamilelik sonunda 1 kg olur. bazı durumlarda 5 kg olduğu bile gözlemlenebilir.

bu değişme kabiliyetiyle rahmin insan vücudunda ayrı bir önemi vardır. hiçbir organ rahim gibi kısa zamanda bu kadar büyük değişim göstermez. rahim sahip olduğu sık ve kalın kaslarda cenin ihtiyacına göre zaman içinde gelişme gösterir, dış darbelerden korur. ayette ifade edildiği gibi son derece dayanaklı bir yer oluşturur. rahmin bu yapısını bizlere tüm canlılığı olduğu gibi o rahmi ve kadını da yaratan allah 600lü yıllarda gönderdiği kitabında insanlara açıklamıştır.

d- kemiklere et giydirilmesi

kuran’da insanın anne karnında oluşumu son derece dikkat çekici bir şekilde ifade edilmektedir. müminin suresinde bu oluşumun sırası şöyle bildirilmektedir:

sonra o damlacığı asılıp tutunan bir şeye dönüştürdük. sonra asılıp tutunan şeyi, bir çiğnemlik et parçası haline getirdik. sonra bir çiğnemlik et parçasını, kemik olarak yarattık. sonra kemiğe et giydirdik. (23 müminun suresi, 14)

embriyonun değişimi esnasında et parçasının kemik olarak yaratıldığını ve daha sonra bu kemiklere et giydirildiğini bu ayette yüce allah çok açık bir şekilde ifade etmektedir. aynı durum başka bir ayette de şöyle ifade edilir.

… kemiklere de bir bak. nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra da onlara et giydiriyoruz… (2 bakara suresi, 259)

Özellikle bazı ateist çevreler, kurana eleştiri getirmeye çalışırlarken, bu aşamalara itiraz edip kemikleşme olmasının ve daha sonradan bu kemiklere et giydirilmesinin bilimsel bir yaklaşım olmadığını iddia etmeye çalışırlar. oysa durum çok farklıdır. bugün modern embriyoloji kuranda bildirilen bu sıralamayı doğrulamaktadır. embriyo, tıpkı kuranda bildirildiği gibi anne rahminde ilk başta bir et parçası haline gelir sonra bu kıkırdağa dönüşerek kemikleşir daha sonra kıkırdağın etrafını kas hücreleri sararak, ayetin ifadesi ile et giydirme gerçekleşir.

tercümede geçen bir çiğnemlik et ifadesi, arapça mudga kelimesinin karşılığıdır. kemiğe giydirilen et vurgulanırken geçen et ifadesi ise ayette lahm kelimesi ile anlatılır. bu deyim taptaze et gibi eti vurgular. bu ayrımın altını çizmekte fayda vardır.

embriyo başlangıçta kemiksiz bir çiğnemlik et formundadır. embriyodaki kıkırdak doku, ayette söylendiği gibi sonradan kemikleşmeye başlar. yine aynen ayetin söylediği gibi kemikleşme başladıktan daha sonra kas etleri oluşarak kemikleri sarar. ayette geçen lahm kelimesi kas etleri için kullanılmaktadır. kuranda 1400 yıl önce haber verilen bu oluşumdan bilim çok yakın döneme dek habersizdi. bu dönemde kemiklerin ve kasların beraber oluştuğu düşünülüyordu. gelişmiş mikroskoplar ve anne karnının içine giren mikro kameralar, kuran’ın haklılığını bir kez daha göstermiştir.

e- anne karnındaki evreler

kuranda ceninin oluşumu hakkında verilen bilgilerden birisi de geçirdiği evreler hakkındadır. ayette bu evrelerden söz edilirken allah şöyle buyurmaktadır:

….sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. ışte rabbiniz olan allah budur, mülk o’nundur. ondan başka ilah yoktur. buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz? (39 zümer suresi, 6)

ayette görüldüğü gibi anne karnında 3 karanlık evreden söz edilmektedir. bu 3 evrede insan, farklı yaratılışlardan geçirilmektedir.

gerçekten de rahim için de döllenmeden sonra ceninin oluşumu incelendiğinde 3 farklı karanlık evrenin olduğu ve farklı yaratılışlardan geçirilerek insanın oluştuğu görülmektedir.

1. fallop borusundaki bölge; bu bölge spermle yumurtanın birleştiği ve yumurtalığın rahime bağlı olduğu bölümdür. bu birinci karanlık bölge dev karanlık bir tüneli andırmaktadır. ılk iki haftayı kapsayan bu aşama birinci trimester olarak anılır. hücreler çoğalırken 3 tabaka oluştururlar ve organize olurlar.

2. ceninin tutunarak gelişmeye başladığı rahim duvarının içindeki bölme. burada bol kılcal damarların bulunduğu karanlık bir ormanı hatırlatır. bu safhada hücre tabakalarından temel organlar çıkmaya başlar. ıkinci hafta ile sekizinci hafta arasını kapsar.

3. ceninin özel bir sıvı dolu kese içerisinde gelişmeyi sürdürdüğü bölge. bu aşama ise karanlık bir deniz altını hatırlatır. burada eller, yüz, ayaklar belirginleşmeye başlar. ınsanın dış görünümü ortaya çıkar. sekizinci haftadan doğuma kadar olan safhadır. buradan da görülebileceği gibi ceninin anne karnında oluşumu tıpkı ayette ifade edildiği gibi hem 3 karanlık aşamadan geçer, hem de bu aşamalar esnasında cenin farklı yaratılışlardan geçmektedir. şimdiye kadar tüm diğer kur’an mucizelerinde olduğu gibi, böyle bir bilginin günümüzden 14 asır önce bilimin gelişmediği, hiçbir teknolojik aracın olmadığı, mikroskop gibi, sonar gibi tarama aletlerinin bilinmediği bir dönemde bilinmesine imkan yoktur. allah bizlere kendi kitabında bu bilgileri verirken, kuran’ın kendi sözü olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır
bi damla dölden kol bacak beyin nası kendiliğinden oluşabilir akıl var mantık var kadının içinde çocuk makinasımı var içinden insan çıkıyor körüz aslında ışte bu gun ateıst olanlar gormek istediklerini gorurler …..yukardaki ayetleri gorupte inanmayacak kisi ister doktor olsun ister nobel odulu almis bir bilim adami olsun bana gore kesinlikle cahildir……kendileri inanmadiklari gibi ,sacmaliklariyla korpe beyinleride kandirmaya calismaktalar …
keşke bilselerdi

74 - Yardım görürler umuduyla Allah’tan başka tanrılar edindiler.

75 - Oysa ki onlar kendilerine yardım edemez. Tam aksine kendileri onlara hizmet eden askerlerdir.

76 - Öyleyse onların sözleri seni üzmesin. Onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da biliyoruz.

77 - ınsan kendisini çok az bir sıvıdan yarattığımızı görmez mi? şimdi o apaçık bir düşman kesilmiştir.

78 - Kendi yaratılışını unutarak bize bir de örnek veriyor. Dedi ki : “Çürüdükten sonra kemikleri kim diriltecek?”

79 - De ki : “Kim onları ilk başta yarattıysa, onları yine O diriltecek. O, her türlü yaratmayı bilendir.”

10 - Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.

(Yasin Suresi)