mevlana celaleddini rumi – ydü sözlük – kibris ta bir sözlükcük | artik haber daha yakin
(alinti: hz.mevlânâ için ölüm, sevgiliye kavuşmaktır. bir gazelinde ölüm hakkında şöyle der:

Öldüğüm gün tabutum götürülürken, bende bu dünya derdi var sanma...

benim için ağlama, yazık, vah vah deme;

şeytanın tuzağına düşersen, o zaman eyvah demenin sırasıdır,

cenâzemi gördüğün zaman firâk, ayrılık deme,

benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır,

beni toprağa verdikleri zaman, elvedâ elvedâ demeye kalkışma,

mezar, cennet topluluğunun perdesidir.

batmayı gördün değil mi? doğmayı da seyret, güneşle aya gurûbdan hiç ziyân gelir mi?

hangi tohum yere ekildi de bitmedi? ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?



hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı? can yusuf’u ne diye kuyuda feryad etsin?



bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç

zîrâ senin hayy u hû’yun, mekânsızlık âleminin fezâsındadır )

mevlana, allah aşkıyla coşmuş, kuran hükümlerine uymuş, hayatı boyunca haram işlemekten çekinmiş, hz muhammed i kendine örnek almış biriydi. allah sevgisiyle coşan kalbiyle, allah aşkıyla kendinden geçip sema ederek onu anarmış. mevlana zamanında sema, belli bir nizama bağlı kalmadan kalplerde allah aşkıyla yapılırmış. nasıl ki insan sevinince hoplar zıplar, üzülünce ağlar, sema da böyle aşkın dışa vurumu gibi bişeydi. pir adil çelebi zamanında tam bir nizama sokulmuş, ondan sonra da yavaş yavaş zaten bir rituel halini almış, belki de bazılarınca amacından şaşmış şekilden öteye gidememiştir. sema yaparken asıl amaç balet gibi dönmek değil allah aşkıyla yanıp tutuşmaktır, onu anmaktır. yoksa dön dur sadece dans etmiş olursun