lost – ydü sözlük – kibris ta bir sözlükcük | artik haber daha yakin
yapımcıları damon lindelof ve carlton cuse'un yaptığı açıklamaya göre juliet 6. sezonda da lost'da olacakmış.

dominic monaghan'ın canlandırdığı charlie pace karakteri 6. sezonda 3 bölümlüğüne lost'a dönüyormuş. ha 3 bölümlük charlie bize yeter mi, giderken yine ağlatır mı bilmem.

(bkz:bizi okumaya devam edin)

edit: jeremy davies'in canlandırdığı daniel faraday de 6. sezonda görülecekmiş. beni en çok mutlu eden haber de budur.
şu sıcak yaz günlerinde, geceleri evde yapacak bir şey bulamayınca deli gibi özlenen dizi.
izlemedim diye insalardan öküz hayvan uzaylı gibi sıfatlardan duyduğum ve açıkcası izlemediğimede pişman olmayacağım bir popüler kültür simgesi
sezon finali ile ayar etmiş dizidir.

ceykıp abimiz bizim elemanlarla uzak ya da yakın geçmişte, öyle ya da böyle bir temasta bulunmuş. iyi, peki. sünepe benjamin i de con lok amca resmen ayartmış, ceykıb ı öldürtmüştür. ama bu noktada con amcanın benjamin i ikna etme tarzı çok tanıdık gelmiştir bana, karşısındaki insanın zayıf noktasını, yumuşak karnını bulup, onu kullanmak. bu arada ün salmış ama yüzüne hasret kaldığımız ceykıb abinin primattan farksız yüz hatları da dikkatimi çekmemiş değildir. 300 yılı vardır ceykıb ın, kesin. neyse, düşen ajira uçağı elemanlarının da nasıl bir misyonu olduğunu anlayabilmişizdir bu sefer. ah ah... ajira uçağı elemanlarının teslimat dedikleri con lok un cesetinden ibaretmiş. dirildiği sanılan con lok un cesetini teslimatın ta kendisi olan tabutta görünce, noluyor lan diye bön bön bakınıyordum ki julyet kızımız hidrojen bombasını tetikledi ve lanet olsun ki yine beyaza büründü her bir yer ve bir sezonun daha sonuna gelmiş bulunduk. yani, bu ne lan dedirtmiştir tekrardan. girdiler bir kanala, iyicene bokunu çıkarıyorlar.

ek olarak; kılık değiştirmeye, daha doğrusu suret değiştirmeye mi başlayacaklar bunlar ya da bölünüp çoğalmaya mı başlayacaklar çıkaramadım. çıkardığım tek şey, artık sıkılmaya başladığım.
5x15 follow the leader

bugüne kadar izlediğim en depresif lost bölümü.

bölümün başında, sun richard'a 1977'de çekilen dharma fotoğrafını gösterip, arkadaşlarını tanıyıp tanımadığını soruyor. richard da 'tanıyorum, onların ölüşünü izledim' diyor.

daniel faraday ölmüş.

gerzek kate geleceği(u: ya da geçmişi
değiştireceklerini öğrenince gene yanbastı, 16. bölümün promosunda da görüldüğü üzere jack'i durdurmaya çalışıyor.

başka bir evrende, john locke richard'ı, ben'i, the others'ı aldı, sürü halinde jacob'ı görmeye gidiyor.. öldürecekmiş..

zaman atlamaları sırasında richard'ın john locke'un bacağını sarmaya gelmesi meğer adamın bilgeliğinden değilmiş, john locke tam o sırada orada belireceğini bildiği kendine richard'ı yolluyor. bir an harry potter izliyorum sandım.

sawyer'la juliet, adadan gönderilen kadın ve çocuklarla beraber- ki bebek miles, annesi ve charlotte da bunlara dahil- elleri kelepçeli denizaltına biniyorlar. son dakika hostiles'ın yanından dönen kate de kelepçelenmiş yanlarına getiriliyor.

bol ekşınlı, kanlı, farklı bir lost bölümüydü, haftaya yayınlanacak iki saatlik sezon finali pek iç açıcı gözükmüyor..)
s05e11 whatever happened, happened

uzun zamandır bekledigim ve daniel'i görmeyi umduğum bölümdü, gene daniel'sız geçti..

desmond ve penny'den hala haber yok.

son bir haftadır belki bir şey çıkar diye back to future serisine sarmıştım, hurley'nin back to future göndermeleri harikaydı.

hurley ve miles'ın zaman yolculuğu hakkındaki teorileri lost fanları arasında geçer gibiydi.

kate'in ben'i the others'a götürmeden önce, ben'in karavanda 'babama üzgün olduğumu söyle' gibi laflar etmesi ben'in çocuk saflığını gösteriyordu ve masumiyetini nasıl yitirdiğini gördük.

diger forumlarda, sözlüklerde geçen teorilerde, jack ben'i ameliyat etseydi, ben gene the others'a katılır mıydı gibi laflar vardı..

jack'in zaten ben'i ameliyat etmemesi gerekiyordu, ben'in zaten gitmesi gereken yer the others'dı..

burda daniel'in zamanı değiştiremezsin ile ne demek istediğini bir kere daha gördük.

miles ve hurley arasında geçen konuşmada da bir şey dikkatimi çekti, miles 'bu konuşma zaten yapıldı, sadece şu an seninle benim aramda yapılıyor' benzeri bir laf etti.

benim fikrim, bu olaylar zaten geçmişte bir şekilde yaşandı, bizimkiler sadece bu olaylarda rol alan kişilerin yerlerine geçtiler, bir nevi adanın geçmişine tanıklık ediyorlar.

bir önceki entryde bahsedilen, bölümün son karesindeki 'welcome to the land of the living' sözü süper ötesiydi..

biraz da magazinsel bilgi verelim;

kate bu bölümde şamar oğlanına döndü, jack'in 'sen benim eski halimi de sevmedin', sawyer'ın 'zaten senle ben yürütemezdik', ismi neydi unuttum(u: sawyer'ın kızının anası
'un 'senin aaron'a ihtiyacın vardı, sawyer kalbini kırmıştı, başka nasıl tamir edebilirdin' gibi sözleri ve kate'in aaron'u terkedişiyle bölüm benim için biraz sentimental geçti.

kate'in de adaya neden geri döndüğünü öğrendik..

kate'in aaron'a olan özlemi, öksüz ben'e yardım etmek için kan vererek ve hayatını kurtararak biraz olsun dinmiştir umarım.

son olarak, kate'e ne jack'ten ne sawyer'dan hayır var, bu gidişle kapıcı roger'la işi pişirecek gibi benden söylemesi..)